Yaşayan Efsaneler

Konusu 'Güvercin ve Kültür' forumundadır ve guvercinurfa tarafından 3 Ocak 2009 başlatılmıştır.

  1. guvercinurfa

    guvercinurfa Well-Known Member Yönetim Üyesi

    1978 yılının 10 Eylül ile 9 Kasım tarihleri arası Türkiye;yi gezdik. Ankara;dan başlayıp Nevşehir, Konya, Adana, İskenderun (Scandaroon), Antakya (Antioch), Gaziantep, Mersin, Kıbrıs, Alanya, Antalya, İzmir (Smyrna) ve son olarak İstanbul. Her zaman güvercin yetiştiricilerini aradık ve oradaki İngilizce konuşan arkadaşların sayesinde başarılı olduk. Tabii bir ay gerçekten detaylı bir araştırma yapmak için yeterli değil, fakat geneli iyi temsil eden bir kısımı izlemiş ve, yabancılar tarafından dokunulmamış bir şekilde bulunan, yetiştiriciliğin şu anki durumunu görmüş olduk.
    Türkiyede yetiştiricilerin neredeyse hepsi erkek. Geceleri belli kahvehanelerde bir araya gelip hem iyi zaman geçirmiş oluyorlar hemde kuş takası yapıyorlar. Haftalık pazarlarda var. Fakat, klüpler, yöneticiler, aylık ödemeler, showlar, magazinler, posterler veya kitaplar yok. Hatta fotoğraf bile yok. Adamlar gerçekten canlı kuşu görmek aşkında, özelliklede uçuşlarını. Kuşlar hakkındaki bilgiler sadece kulaktan kulağa geçen geleneksel bilgi halinde. Ülkenin değişik kısımları ve değişik şehirleri bir birlerinden farklı özel ırklar beslemekte ve kendilerine özgü uçuş sporları var. Bunun yanında farklı taklacı ırklarına ülkenin her yerinde rastlamak mümkün. Güneyde ise eski usül mesaj (kullanılan kelime carrier ve bağdat benzeri ırklar için kullanılmasının dışında asıl olarak mesaj taşıyan haberleşme kuşları için kullanılan genel bir terim) kuşları. Fakat posta yarışları yok!!
    Keskin vurucular veya dalıcı güvercinler üzerine ilk dersimizi Adana şehrinde aldık. Akdeniz:den fazla uzak olmıyan bu büyük şehir Taurus (Toros) dağlarının güneyinde Seyhan ve Ceyhan ırmaklarının bulunduğu ovada kurulu. İklim tropikale yakın ve pamuk bölgenin başta gelen ürünü. Dewlap türü, bir çok renkte bulunan, bir ırkın (Adana, yerli) burada en yaygın yetiştirilen ırk olduğunu keşfettik. Bu kuşlar yerde ve çoğunlukla tahta (bazen bayağı tehlikeli bir şekilde sallantılı) merdivenlerle çıkılan beton damlarda kurulu salmalarda besleniyor. Salmalarda genellikle güneşlik yok ve çoğunda pencerede yok. Fakat, gerçekten olağandışı olan bir özellikleri kuşların dikkatli, düzenli bir şekilde eş olarak dolap bölümlerine yerleştirilmiş olması ve bu dolapların menteşeli kapıları olması. Çoğu zaman kuşlar bu dolapcıkların içinde karanlıkta tutuluyor. Hatta bazı kuşcular salma bile kullanmıyor - - damda sadece dolaplar var!!! Sonuçta, Adana;yı dolaplar şehri olarak anmaya karar verdik.


    Adana kuşları sağlam yapılı, elle tutulur büyüklükte kuşlar. Aşağı yukarı bizim postalardan biraz daha iriler. Kafa yapıları gürbüz, dewlapların tipik gerdan yapısı mevcut. Gözler çoğunlukla elã. Bu kuşların çoğunda kanat uçları beyaz ve bazılarında beyaz sakal veya burun üstü mevcut. Bacaklar paçasız ve çoğunlukla bronz, kemik veya plastikten yapılmış çeşitli bilezikler takılı. Kuşlar dolaplarından bırakıldığında sadece çevremizde dolaşıp yem (buğday) aradılar. Korkunun hiçbir izi yoktu. Sahipleri onları uzunca bir sopayla yönetiyor; dolap bölmelerine girmelerini istediğinde sadece sopasıyla onları yönlendiriyor ve onlarda dolaplarına giriveriyor. Böyle kuşların uçucu kuş olabileceklerini düşünmeyebilirsiniz. Evet, bizede öğrettiler!
    Kuşları dolaplara soktuktan sonra kuşçu çoğunlukla üç kuştan oluşan bir takım seçip dama koyuyor yada havaya atıyor. Onların yükseklere çıkması için sinyal veriyor, bazen renkli bir bayrakla, ve o kocaman kuşlar öyle tırmanabilirmi! Döne döne, 100 metrelik dairelerle, yükselerek, yükselerek, gökyüzünde küçücük noktalar oluncaya kadar. Her zaman, kanat kanada sıkı bir takım olarak. Bazen kuşların yerden bin ayak yukarıda olduklarını tesbit ettik. Kuşcu yüksekliklerinden tatmin olduğu zaman beyaz bir kuş çıkarıyor - - çoğunlukla tavuskuyruk - - ve hafifce sallıyarak kanatlarını çırpmasını sağlıyor. Aynı anda yukarıdaki kuşlar kanatlarını kapatıp dalıyor, bize doğru dim dik bomba gibi atılıyorlar ve büyük bir dalga sesiyle önümüze iniyorlar. Kaç kere seyrettiysek inanılmıyacak bir show oldu, kuşlar bize doğru geldikce eğilip kaçınmak içgüdümüzü kontrol etmek zorunda kaldık. Bu kuşların hünerlerini ilk gördüğümüzde böyle bir kaç saniye süren olağanüstü bir olayı ben ağzım açık bir şekilde algılamaya çalışırken yanımda duran Robert;ın üstüme döktüğü sıcak çayla bir anda beyin hücrelerimin şok a girmesi ve aynı zamanda dönüp onun kendini bir tarafa atmasına şahit olmam unutamıyacağım bir hatıra. Onların zamanlamalarınıda ölçmeye çalıştık, kaba bir ölçüm saatte 90 kilometre ile sonuçlandı!!
    Değişik damlardan bir çok takım aynı zamanda uçurulduğu halde takımların bir birleriyle ilgilenmemeleri bizde derin tesir bıraktı. O kuşlarda yüksek bir sadakat duygusu olmalıki öyle her zaman şaşırmadan, o yükseklikten, kendi damlarına dalsınlar.


    Tabii, bizde bu Adana dewlap ırkının Türkçe adını sorduk, fakat kuşçular sadece bize renk isimleri söylediler. Adana ırkı bu ovanın (Çukurova) yerli ırkı sayılıyor. Buna rağmen ülkenin öteki kısımlarında rastladığımız, Adana;dan daha irice olan gerdanlı (Dewlap türü) kuşlar hep arapca isimlerle adlandırılıp, Suriye orijini ima edilmiştir, ve bu kuşlar dalıcı kuşlar olmamaktadır.





    Yazar: Dr. W. F. Hollander & Robert M. Pettit
    Tercüme: Uğur Kurt GÜRSU - TGYB




    [​IMG]
    [​IMG]
    [​IMG]
    [​IMG]
    [​IMG]
    [​IMG]
     
  2. AHMET ESEN

    AHMET ESEN Active Member Üye

    eline sağlık fehimi teşekkürler.
     
  3. DoganBeq

    DoganBeq Active Member Üye

    eline saglık fehmi
     
  4. hacibes

    hacibes New Member Üye

    ELLERİNİZE SAGLİK COK GUZEL OLMUS fehmöi emeyine saglik
     
  5. şimşek

    şimşek New Member Üye

    teşekkürler elinize sağlık
     

Sayfayı Paylaş